7 Haziran’da Müslümanları ve ibadet yerlerini hedef alan yasa tasarısının onay süreci başladı. Muhalefet etkisiz tepkiler gösterirken İslami kuruluşlar ise sessiz kaldı. İtalya’da Müslümanların ibadet hakkını kim müdafaa ediyor?
Temsilciler Meclisi’ndeki İtalya’nın Kardeşleri Partisi grup başkanı milletvekili Tommaso Foti onaylanmaktan ziyade Müslümanlara karşı ayrımcılığı teşvik eden bir yasa tasarısı sundu. Tasarı, şu anda muhalefet üyelerinin önemli itirazlarını dile getirdiği meclis komisyonunun incelemesi aşamasında.
Ancak muhalifler -sıklıkla yaptıkları gibi- medyaya yansıtmadan yalnızca yasaya karşı çıkmakla yetiniyor. Fakat yasal olarak ibadet özgürlüğü temel ve yerleşik bir hak, pratikte ise, Müslümanlar sistematik olarak ibadet özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Sözde ilericiler, İslami kuruluşların bu koşullarla başa çıkabilecek yeterliliğe sahip olmadığından, Müslümanları merkez-sağın muhalifliği ile merkez solun kontrolcülüğü arasında sıkışmış bırakarak, kendilerini Müslüman hakları dostu olarak göstermemeye özen gösteriyor.
Yasa tasarısı ne söylüyor?
Bu yasa tasarısı kar amacı gütmeyen kuruluşların faaliyetlerini düzenleyen kanunu değiştirerek Müslümanların kendi ibadet yerlerinde ibadet etmelerine engel olmayı amaçlıyor. Bu nokta tasarının geçersiz kılınmasını sağlamalı çünkü 2023 yılında dinine bakılmaksızın, ibadet etmek için izin alınmasının gerektiğini düşünmek bile oldukça saçma. Üstelik, bu yasa tasarısı yalnızca belirli dinlere mensup kişilere izin verilmesini amaçlıyorsa meşru gayelerle bir araya gelen insanlar ibadet etmek için izin istememeli (her milletvekili de bunu böyle bilmeli). Bahsi geçen değişiklik devletle anlaşması olan dinler için bir istisna getirecektir.
Foti’nin tasarısına eşlik eden raporun ilk satırlarından itibaren propaganda amaçlı kavramlar dile getirilmiş. Raporda camiler İslami topluluklar tarafından kendilerini İtalya topraklarına yerleştirmek için kullanılan araç olarak ifade edilirken Müslümanlar sanki sahillerden kıyılara camilerin varlığında ayak basan korsanlarmış gibi tanımlanıyor. İtalya’da resmi olarak tanınan cami yok fakat onca yıldır kalıcı ikamet sahibi 2,5 milyon Müslümanımız olduğu gibi bunun da en az 1 milyonu İtalyan vatandaşlığına sahip.
“Cami Sorunu Varlığını Hala Sürdürüyor”
Dini cemaatler ve devlet arasında anlaşmaya varılması bir hak değildir; bu yüzden dini özgürlük cemaatlere ve devlete bağlı olmayan mevcut bir haktır. İki taraf ikili anlaşma içerisinde bulunduğundan taraflar için uzlaşmaya varma zorunluluğu yok, fakat dindar kişiler ibadet etmeden yaşamlarını sürdüremezler. 2016 yılında Anayasa Mahkemesi (Karar no: 52) politik bir eylem olduğundan (ve oldukça açık ki kimse politik olarak Müslümanlarla anlaşma yapmayı uygun bulmayacaktır) hükümetin dini cemaatler ile bir anlaşma (Katolik olmayan mezheplerle anlaşma yolu) imzalamak için diyalog başlatma görevi olmadığının kararına vardı.
Ancak, aynı kararda Anayasa Mahkemesi dini özgürlüklerin anlaşma olmadan garanti edilmesi gerektiğini bildiriyor ve bu yüzden Katolik olmayan mezhepler ikili anlaşma görüşmelerini başlatma hakkına dahi sahip değiller. Maalesef mahkemelerin yanı sıra siyasi kurumların da çalışma eksikliği var; ayrıca mesele çoğu kişi tarafından bilinmeyen yüksek ilke ve kararlardan oluşmaktadır.
Cumhuriyet tarihi boyunca (neredeyse 80 yıldır) Parlamento’da iktidara gelen çoğunluğa sahip her türlü hükümet 1929 tarihli Dinler Kanunu’nun (şu an yürürlükte olan faşist dönemden kalma) üstesinden gelmeyi başaramadı. Özellikle ibadet yeri inşa etme konusunda bu yasa şu an işlevsiz ve İçişleri Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 1200 kadar İslami yapıya sahip olduğumuz gerçeği var (yeraltı ağından bahsetmiyoruz).
Müslüman topluluğu için yalnızca iki olası seçenek var: ya cemaatle namaz kılmaktan vaz geçecekler ya da kanunsuzluk durumuna düşme riskini göze alacaklar. Kamuya açık olarak düzenlenen İslami ibadetlerin suç olarak değerlendirildiği ve (ibadet için tasarlanan uygun alanın yokluğunda) şahısların yapı ihlalleri nedeniyle cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği vakalar var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kaçınılmaz olarak ibadet etmenin suç olmasına yol açan bu belirsiz hukuki durum için İtalya’yı ele alacak ve 2020 yılında hapis cezasına temyiz başvurusu yapılan bir dava için karar şu anki yasama döneminde çıkabilir. Aynı zamanda hukuk sistemimizde zaten var olan yapısal sorunu daha da kötüleştiren, diğer azınlıkları da kaçınılmaz olarak etkileyen bu kabile (belirli bir kesime ayrıcalık tanıyan) yasa tasarısı da mevcut (maalesef bilinen bölgesel cami karşıtı yasalarda olduğu gibi). Dahası benzer bir yasa teklifi öncesinde de uzun süredir milletvekilliği yapan Tommaso Foti tarafından geçen yasama dönemi içerisinde yapılmış, onaylanmak için yeterli oyu almamıştı.
Uluslararası diplomaside İslami kuruluşlar ve ibadet hakkı
Merkez sağ ve merkez sol arasında farkın birbirine muhalif ya da dost olmamak üzerine ilan edildiği göz önünde bulundurulduğunda hiçbir siyasi oluşumun anayasal olarak asla öncelikle Müslümanlara zarar veren din özgürlüğüyle ilgilenmeyeceğini yeniden teyit ederek İslami kuruluşların bu yasa teklifine nasıl sessiz kaldığı üzerine birkaç söz söylemek gerekiyor.
Bu kuruluşlardan henüz yasa tasarısına resmi olarak bir tepki gelmedi. Bununla birlikte sürekli olarak kendi kurumsal akreditasyon süreçleriyle (bu süreçler son zamanlarda CoReIs ve UCOII için ilerleme sağlamıştır) ilgilenmeleri de göz ardı edilmemeli. Dolayısıyla bu kuruluşların meşru çıkarları ile temsil ettikleri ve koruduklarını iddia ettikleri kişilerin ibadet hakkının yasallığı (yalnızca ibadet amaçlı) arasında uyuşmazlık olduğu ortaya çıkmaktadır. Peki, Müslümanlar ne yapabilir?
Siyasi ya da dini olsun yararlı bir temsil yoksunluğunda ilk olarak bu gibi durumlarda yalnız İtalya olarak değil; mümkün olan bütün forumlarda zorunlu anlaşmazlık çözümü seçeneğini icra edecek şuurlu bir sosyal ağ inşa edilmeli. Açıkçası mesele medyada ve ayrıca uluslararası düzeyde dile getirilmeli.
Başbakan Yardımcısı Antonio Tajani din özgürlüğünü teşvik ve dünya genelindeki Hristiyanların korunması için Dışişleri Bakanlığına özel bir temsilci atadı. Görevine muhtemelen İtalya’nın çıkardığı cami karşıtı yasalara karşı kendisine hesap sorabilecek bazı Orta Doğu ülkelerinden başlayacaktır.